Akıllı cihazların internet üzerinden iletişimi denince, henüz son tüketici seviyesinde algılanan kısıtlı bir kapsam olsa da, teknoloji sektörünün lideri birçok firma, birkaç yıl önce konuya ilişkin ARGE yatırımlarımlarını yaparak çalışmalarını başlattı bile. Aslında endüstriyel otomasyon alanında, nesneler “scada” gibi sistemlerin yardımıyla, çoktan insanlar ve birbirleri ile konuşuyor ve dertlerini insanlara anlatıyorlardı. Tabii bu iletişim daha çok fabrika içersindeki yerel bir ağda gerçekleşiyordu.
Çeşitli haberleşme protokolleri sayesinde, birden fazla cihazın birbirini tanıması ve birbiri ile gerçek zamanlı (çevrimiçi) konuşması ve bir platformda buluşarak bilgi paylaşması ile bir alt sistem oluşuyor. Daha sonra o alt sistemler bir araya gelerek daha büyük sistemleri oluşturuyorlar. Bu tanım, biraz teknik bir tanım olması sebebiyle, aşağıdaki örnekler ile daha fazla anlaşılacaktır. Nesnelerin İnterneti teknolojisinin temel amacı, insanların bilgiye, bilgisayar başına oturmadan veya başka bir insan ile iletişime geçmeden ulaşması olarak tarif ediliyor. Fakat, şimdiden görünen o ki, nesnelerin internetinin bizleri getireceği nokta, insanın günlük bazı bilgilere ulaşma ihtiyacı olmaksızın, gündelik yaşam akışını düzenleyebilecek olmasıdır. İnsanların buna artık eskisinden daha fazla ihtiyacı olduğu bir gerçek ve artık insanlar zaman, dikkat ve kesinlik konularında daha fazla sıkıntılılar; çünkü gündelik yaşamda zaten çok fazla detay ile uğraşır hale geldiğimiz bir gerçek. Libelium ‘un hazırladığı “Akıllı Dünya Görseli” nin büyük halini görmek için aşağıdaki linke tıklayınız.
http://mobilgin.com/wp-content/uploads/2014/07/IoT_Libelium_Smart_World_Big.png
Aslında rivayet odur ki herşey 1991 yılında başlamış. Cambridge Üniversitesi ‘nde onlarca akademisyenin bulunduğu bir binada herkesin kullanabileceği sadece 1 adet kahve makinası bulunmaktaymış. Kahve makinasının bulunduğu kattaki çalışanlar için olmasa da, diğer katlarda bulunan akademisyenler için onlarca basamak merdiven çıkıp kahve makinasının içinin boş olduğu görmek, sinir bozucu bir hal almış. Bunun üzerine bir grup akademisyen, dakikada 3 görüntü yakalayan ve bu görüntüleri herkesin kendi bilgisayarına aktarmasını sağlayan bir sistem tasarlamışlar. Böylelikle her akademisyen, kahve miktarını çevrimiçi ve gerçek zamanlı görmeyi başarmak suretiyle, Nesnelerin İnterneti ‘nin ilk fikir temelleri için ufuk oluşturmuş oldular. Hatta bir rivayete göre, bu ünlü kahve makinesi, eBay aracılığı ile yapılan bir açık arttırmada 5.000 USD ‘nin üstünde bir fiyata satılmış. Aşağıda, bu kahve makinesinden alınan görüntüyü bulabilirsiniz. Konuyla ilgili daha fazla detay için ise aşağıdaki linkten faydalanabilirsiniz.
Fakat, nesnelerin birbirleri ile bağlantısı fikri 1999 yılında Kevin Ashton tarafından ortaya net olarak atıldı ve o zaman için bu kavram, RFID etiketleri sayesinde, radyo frekansı üzerinden birbirleriyle haberleşen cihazları kapsıyordu. Kevin Ashton, bu fikri, P&G ‘nin tedarik zincirinde verimliğini arttırmak için ortaya atmıştı; yani o zaman için aslında endüstriyel bir çözümdü. Ancak haberleşme noktasında gelişen teknolojinin, radyo frekansın dışında da çözümler üretmesi ile konsept çok daha geniş bir vizyona erişti.
Hayatımızı Nasıl Değiştirecek?
Sanırım bu konuyu aşağıdaki örnekler ile açıklamaya çalışmak daha doğru olacaktır :
Örnek 1
Evinizin bir bahçesi olduğunu ve bu bahçenin de periyodik olarak sulanması gerektiğini düşünelim.
1) Elimize bir hortum alarak bahçemizi sulayabiliriz ve bu yaptığımız işi tamamen kendi algılarımıza göre (bahçenin toprağının kuruluğunun gözlenmesi vs.) yönetiriz. Burada otomasyon sıfırdır.
2) Bahçeye bir sulama sistemi yaptırırız ve bu sulama sistemini de hergün saat 08:00 ‘de devreye girip 10 dakika devrede kalacak şekilde ayarlarız. Hava yağışlı olsa da, bahçenin sulamaya ihtiyacı olmasa da bahçe böyle bir sistemde, belirtilen saatlerde, sulanmaya devam edecektir. Burada otomasyon vardır ama bu akıllı bir sistem olmaktan çok uzaktır.
3) Şimdi bu 2 numaralı ev çözümünü, bir de akıllı telefonumuz ile entegre edelim ve uzaktan manuel müdahaleye açalım. Bizim teknolojik olarak geldiğimiz nokta, aslında tam burasıdır. Bu noktada da aslında, akıllı telefonumuz ile bahçe sulama sistemi arasında kurduğumuz ilişki, televizyon ve uzaktan kumandası ilişkisinden farklı değildir.
IoT ile gelmeyi hayal ettiğimiz ilk nokta, bahçe içine gömdüğümüz bir nem sensörü grubunun ölçüm verilerini sürekli olarak platformun veri tabanına kaydetmek ve sulama sisteminin de, bu platformdan bu verileri okuyarak hareket etmesini sağlamaktır. Bu çözüm, aslında tam anlamıyla – istenildiği kadar – daha “akıllı” değildir. Konuya bir de önümüzdeki 3 günün hava durumu verilerini de katarsak ve yarına yağmur yağma olasılığını bu sistemin platformu tarafından algılanmasını sağlarsak ve sulama aktivitesini de buna göre düzenlersek, işte bu sistem artık tam anlamıyla “akıllı” olmuştur ve insan hayatına değer katacaktır.
Bu örnek üzerinden gidersek, buradaki platformu bir orkestra şefi olarak düşünebilirsiniz ve temsil ettiği sistem de aslında küçük bir ev sistemidir (yukarıda “alt sistem” olarak tanımlamıştık). Kimin platformu iyiyse (örneğin; entegre olabileceği cihaz çeşidi), bu yarışı o önde götüteceği kesin. İşte tam da bu sebeple, Google, Apple, Microsoft ve Oracle gibi teknoloji devi şirketler, bu cihazların buluşacağı platform konusunda ARGE çalışmalarına ve yatırımlarına birkaç yıldır devam ediyorlar.
Örnek 2
Şehir dışında bir toplantınız var ve toplantıya trenle gidiceksiniz;
1) Müşteri sabahki toplantıyı 45 dakika ileri alıyor.
2) Arabanız benzin deposunu kontrol ediyor ve tren istasyonuna gidebilmeniz için yakıt almanız gerektiğini biliyor. Bu yakıt doldurma işleminin tahmini 5 dakika süreceğini hesaplıyor.
3) Aynı anda trafik durumu kontrol ediliyor ve istasyona giden yolda kaza olduğunu öğreniliyor, alternatif yolun ise size 15 dakika zaman kaybettireceği hesaplanıyor.
4) Tren ise 20 dakika rötar yapacağını bildiriyor.
5) Tüm bu bilgiler, yatağınızın başındaki saatinize bildiriliyor ve alarmınız 5 dakika daha geç çalıyor, bu da 5 dakika daha çok uyumanızı sağlıyor.
6) Saatiniz arabanıza da haber veriyor ve evden çıkış saatinizden 5 dakika önce çalışmaya ve motoru ısıtmaya başlıyor. Ayrıca kahve makinasına da 5 dakika daha geç çalışmasını söylüyor.
Şimdi IoT için örnekleri biraz daha çoğaltalım;
- Evinizin kapısına gelen kişi için, siz evde olmasanız da, kapıyı açan telefonunuz ile haberleşen bir mekanizma,
- Sahibinin ajandasını kontrol ederek ilk randevu saatine ve hava durumuna göre onu uyandıran bir çalar saat,
- Ev sahibi uyanmadan 30 dakika önce banyo veya kullanılacak diğer odaları ısıtmaya başlayan bir ısıtma sistemi,
- Trafik durumundan sürücüyü anında haberdar eden bir araba,
- Yatağından kalkmadan kısa bir süre önce kahve için su hazırlamaya başlayan bir kettle,
- Ev dahilinde kullanılan, termostat, duman ve karbonmonoksit dedektörleri (Dünyanın ilk akıllı termostatı ile Nest, Google Ventures ‘dan 80 Milyon USD ‘lik yatırım aldı),
Tabi işin çok farklı bir boyutu da var. Platform üzerinde biriken kişisel verilerin kimin tarafından sahip olunacağı tartışılması gereken apayrı bir konu. Facebook, Google ve benzerleri tarafından zaten kişisel alışkanlıklarımızın takip edildiği bir dünyada bir de bunları evimize davet etmemiz, aslında bir yanıyla da korkutucu ve daha düne kadar bilim kurgu filmlerine konu olan bir durumdu. Özellikle kişisel bilgilerin gizliliği ve korunması konusunun ileriki yıllarda sıkça tartışılacağı bir gerçek.
IoT ‘in, sadece ev otomasyonu çözümleri sunmayacağı, endüstriyel çözümler de sunacağı kesin. Hali hazırda büyük baş süt çiftliklerinde kullanılması mümkün hayvan takip sisteminden söz etmek istiyorum. Hayvanın kulağına ve midesine yerleştirilen birer sensör ile hayvanın sürekli olarak vücut sıcaklığının ve midesinin pH değerinin izlenmek suretiyle, hayvan sağlık durumu takip ediliyor ve herhangi bir anormallikte (bunun tespiti tabiki olması gereken değerler ile karşılaştırmak suretiyle ortaya çıkacaktır) çiftçinin bilgisayarına yada cep telefonuna mesaj gidiyor. Tabii bu noktada kritik konu sadece verinin depolanacağı platform yada sensörler ile iletişimin kurulması için yazılım çözümü değil, sensörlerin kendisi de oluyor. Sensörlerin maliyetleri azalmadığı sürece, böyle bir sistemin kullanılabilirliğinin artacağı öngörüsünde bulunmak ta yanlış olacaktır. Sadece maliyet te değil; sensörlerin boyutları küçülmelidir, bu da doğaldırki ARGE yatırımı demektir.
Zaten, konu eğer cihazlar arasında bir haberleşme ise, ki bir uç örnek olarak, yumurtanın kalmaması durumunda buzdolabınızın siz süper markette iken telefonunuza mesaj atmasını istiyorsanız, buzdolabının da yumurta kalmadığını anlaması lazımdır. Bu da bir şekilde buzdolabı içindeki, bir sensör yardımıyla olacaktır. IoT konusunun paralelinde sensörlerin de teknolojisini takip etmek ve geliştirmek bu noktada elzem oluyor. Tam da bu noktada Stanford Üniversitesi ‘nde geliştirilen bir teknoloji sayesinde radyo sinyallerini işleyebilen işlemcilerin boyutunun, milimetre seviyesine kadar indiğini öğreniyoruz. Bu çiplerin boyutu 3,7 X 1,2 [mm] ve herhangi bir enerji kaynağına ihtiyacı yok; enerjilerini kendileri üzerine gönderilen radyo dalgalarından alıyorlar ve sinyali işliyorlar ve tekrar geri gönderiyorlar; üstelik maliyetleri de 5-10 kuruş civarinda. Bu çipler endüstriyel olarak kullanılabilir hale geldiklerinde, yıllardır gelişen ancak bir türlü etiket fiyatları istenen seviyelere inmeyen RFID gibi teknolojilere alternatif olacaktır. Kullanım alanları marketlerden sağlığa, otomotivden giyime, aklınıza gelebilecek her noktada kendine yer bulacaktır.
CISCO ‘nun yayınladığı bir rapora göre, Nesnelerin İnterneti ekonomik olarak 2020 yılında 19 trilyon dolarlık bir pazar yaratacak. ABD ‘li Cisco ‘nun analizlerine göre, 2020 yılına gelindiğinde, içinde akıllı telefonların, PC ‘lerin, ATM ‘lerin, fabrikalardaki üretim makinelerinin ve nakliyat konteynerlerindeki ürünlerin de olduğu, 50 milyardan fazla cihaz internete bağlanmış olacak. Cisco ‘nun kurumsal yatırım şirketi Cisco Invesments, yeni fonla, nesnelerin interneti odağında 150 milyon dolarlık yatırım yapacağını web sitesinden paylaştı.
http://www.ciscoinvestments.com/news/cisco-investments-allocates-150-million-fund-early-stage-firms-around-globe/
Teknik taraftaki bir diğer sıkıntı da, ortaya çıkacak veri miktarıdır. Veri miktarı inanılmaz derecede artacak ve bu verinin çözümlenerek işlenmesi ve yorumlanması başlı başına karmaşık bir iş haline gelecektir. Bu konunun muhatabı, doğal olarak “Big Data” ile uğraşan kişilerdir. Bu veriyi hakkıyla işleyebilen, “daha akıllı sistemler” ortaya koyabilecektir. Bu işe el atan devlerden biri de Intel. Intel bu işe çoktan el attı ve “Akıllı Sistemlerin Sistemleri (Intellegent Systems of Systems)” gibi bir kavram ile yola çıktılar bile.
Kısacası, hayatımıza yeni girecek olan akıllı cihazlar ve ekipmanlar hayatımızın her aşamasında, biz insanları bilgilendirici ve yönlendirici olabilecekleri gibi, hayatımızın her anından da veri topluyor olacaklar. Bu sistem, belli bir süre sonra, en güvenilir danışmana dönüşecek olsa da daha ötesinde yerimize karar veren sistemler olarak karşımıza çıkacağından şüphe yok gibi.
Bu sizi korkutmuyor mu ?
Son olarak konuyu özetleyen bir videoyu da aşağıya koymak istiyorum.
Kaynakça
http://www.milliyet.com.tr/teknoloji-gelisti-cihazlardile/pazar/haberdetay/03.08.2014/1920141/default.htm
http://www.teknoblog.com/nesnelerin-interneti-nedir-68654/
http://blog.turkcell.com.tr/nesnelerin-interneti-dunyamizi-nasil-degistirecek
http://www.techinside.com/nesnelerin-interneti-sizi-cagiriyor/
http://www.capital.com.tr/en-hizli-buyuyen-pazar-haberler/25593.aspx
http://www.techinside.com/radyo-teknolojisinde-devrim-kapida/
http://webrazzi.com/2012/09/21/internet-of-things-nesnelerin-interneti/
http://webrazzi.com/2013/12/22/akilli-diafon-doorbox/
http://webrazzi.com/2014/05/02/ciscodan-erken-asama-internet-of-things-girisimlerine-toplam-150-milyon-dolar-yatirim/
http://bilgicagi.com/Yazilar/17042-nesnelerin_internetine_hazir_miyiz.aspx
http://www.karel.com.tr/blog/nesnelerin-interneti-nasil-dogdu
http://mobilgin.com/nesnelerin-interneti/
http://gelecekhane.com/nesnelerin-interneti-ve-sertifikali-profesyoneller/
http://www.karel.com.tr/blog/hayatimizin-yeni-normali-nesnelerin-haberlesmesi
http://www.karel.com.tr/blog/internet-things-nesnelerin-interneti-nedir-cihazlarin-etkilesim-trendleri
http://psmmag.com/haber/paradigma-degisince-oyun-yeniden-baslar/583947
http://www.technologyreview.com/news/527356/business-adapts-to-a-new-style-of-computer/
http://blog.netas.com.tr/?p=498
http://www.zdnet.com/m2m-and-the-internet-of-things-7000008219/
http://webrazzi.com/2013/05/15/nesnelerin-interneti-alaninda-yatirimlar-nasil-gidiyor/
http://webrazzi.com/2012/12/04/smart-things-leweb-paris-12/
http://toezer.com/iot-internet-of-things-nesnelerin-interneti/
http://berkent.blogspot.com.tr/
http://www.biltekhaber.net/nesnelerin-interneti-turk-sirketlerine-5-alanda-firsat-yaratiyor.html
http://www.muratcandemir.com/tag/m2m
İlk yazımın üstünden epey geçti. Bu süre zarfında, Bitcoin dünyasında neler olduğuna kısaca bahsetmem gerekir sanırım;
Newsweek, yayınlandığı bir makale ile “Satoshi Nakamoto” adıyla bilinen Bitcoin ‘in yaratıcısını bulduğunu açıkladı. Nesweek dergisi muhabirlerinden Leah McGrath Goodman ‘a röportaj veren Nakamoto ‘nun “artık Bitcoin ile ilgilenmiyorum, o iş başkalarına devredildi” demesi bayağı bir tartışma yaratırken, başka bir röportajında da 3 hafta öncesine kadar Bitcoin ‘in ne olduğunu bile duymadığını söylemesi ile beyanlar arasında çelişkilerin ortaya çıkması, üzerindeki şüphelerin yoğunlaşmasına sebep oldu. Oldukça mütevazi bir yaşam süren yada sürüyormuş gözüken Nakamoto ile ilgili sansasyonel haberler, daha çıkacağa benziyor.
http://www.webrazzi.com/2014/03/07/bitcoinin-mucidi-nakamoto/
Yine Bitcoin ekosisteminin en büyük platformu olan MtGox ‘un Şubat ayında iflasını açıklaması, tam bir şok etkisi yarattı. Böyle bir iflas, tabiki birçok yatırımcının Bitcoin almadan önce, durup bir daha düşünmesine sebep olacaktır. Bir rivayete göre iflasın nedeni, 744.000 bitcoini bulan kayıplar. Bu güvenlik sorunu (bir başka deyişle hackerların hesapları boşaltması) Bitcoin ekosistemi için aşılması gereken bir sorun.
Bundan daha da kötüsü, Mart ayında bazı hackerlardan gelen yayınlar. İddiaya göre, MtGox tarafından çalındığı söylenen bitcoinlerin üzerinde bir miktarı, MtGox, kendi cüzdanlarında tutmaktaymış. Yayınlanan cüzdanlardan (hesap olarak düşünebilirsiniz) bazıları da Mt.Gox ‘un CEO ‘suna ait. Hackerlar tarafından yayınlanan döküman, hesap hareketlerinin olduğu bir excel dosyası. Hackerların iddiasına göre, MtGox, 951.116 bitcoine sahip, bu da MtGox ‘tan çalındığı söylenen 744.000 rakamının üzerinde bir miktar.
MtGoxzedeler de, harekete geçmiş durumda. http://goxrecovery.com/ web sitesi üzerinden iletişim bilgileri verilerek bu şikayetçiler platformuna üye olunabiliyor. Eğer şikayetinizi yasal zemine taşımak istiyorsanız, o da bu web sitesi üzerinden mümkün sanırım.
Bu yukarıda bahsettiğim gelişmeler olmasaydı, yazımı daha teknik ele alacaktım. Fakat tablo “sanal para – Bitcoin” için çok ta iyimser gözükmüyor. Buna rağmen “sanal para” pek de kaybolmayacak gibi. Google’dan Jared Cohen, tüm bu yaşananlara rağmen Bitcoin ve türevlerinin kolay kolay ortadan kaybolmayacağını ve bu yaşananların da aslında bir olgunlaşma süreci olduğunu düşünüyor.
http://www.webrazzi.com/2014/03/10/google-jared-cohen-bitcoin/
Türevleri demişken en çok ilgimi çeken bir sanal para alternatifinden de bahsetmeden geçemeyeceğim; Allahcoin, P2P İslami Para Birimi. Fakat aşağıdaki linkte yer alan haberden anladığım kadarıyla, arkasında belli bir İslami cemiyet var. Bu konulara pek girmek istemiyorum, isteyen nasılsa haberi okur. Fakat demeden geçemeyeceğim, Allah ve Para kelimelerinin yanyana gelmesi ne kadar İslami, tartışılır…bu arada olur da Allahcoin almak isterseniz : http://www.allahcoin.org/
http://www.psmmag.com/haber/bitcoin_e-karsi-allahcoin/567952
İlk yazımda çok fazla teknik konulara girmemiştim. Yine çok fazla teknik detaya girmeden, Bitcoin ekosistemi dahilinde kullanılan cüzdan tipleri hakkında kısaca da olsa bahsetmek istiyorum;
1) Yazılım Cüzdanları : Cüzdan bilgisayarınızdadır. Bu da güvenliğinden siz sorumlusunuz demektir.
2) Cep Cüzdanları : Cüzdan akıllı telefonunuzdadır; yani aslında cüzdan bu uygulama ile artık cebinizdedir. Her gün çantanıza yada cebinize atarak çıktığınız, kimliğinizden banka kartınıza kadar muhafaza ettiğiniz cüzdanınızdan, bir farkı yoktur. Cep telefonunuzun güvenliğinden siz sorumlu olduğunuza göre, cep cüzdanınızın güvenliğinden de otomatik olarak kendiniz sorumlu oluyorsunuz. Bu arada bu cüzdan tipi gençlerin de kaçınılmaz tercihi.
3) Ağ Cüzdanları : Cüzdanınız bir ağdadır. Cüzdanınızın korunması için daha az efor sarfedebilirsiniz; fakat böyle bile olsa, ağ seçimini gerçekten doğru yapmalısınız.
Aslında bu cüzdan sahip olduğunuz bitcoini koyabileceğiniz bir sanal hesap numarası değildir. Cüzdan, aslında, bitcoin bloğunda bulunan (bitcoin zinciri) bitcoin adreslerinizde yer alan bitcoinlerinizi harcamaya yarayan gizli anahtarlarınızı saklar. Her bitcoin cüzdanı tüm bitcoin adreslerinizin toplam bakiyesini gösterir ve belli birine belli bir miktar ödemenizi sağlar, aynı gerçek bir cüzdan gibi. Bu gizli anahtarlar bitcoinlerinizi bitcoin adreslerinden harcamanızı sağlarlar, bu yüzden asla kimseye vermemelisiniz. Kısacası sahip olduğunuz bitcoin, bir bitcoin bloğu içindedir ve siz, onun adresine sahipsinizdir ve cüzdanınız o adreste bulunan bitcoininizin harcamasını sağlayan şifreye saklar. Bu arada kendinize bir cüzdan açmak isterseniz en güvenilir sitelerden biri http://www.multibit.org/ olarak gözüküyor. Bu web sitesinden, kendi bilgisayar işletim sisteminize uygun olan yazılımı seçerek indirmeniz ve kurmanız gerekiyor.
Sistem dahilinde üretilen her bitcoinin kendine has (unique) bir kodu mevcut, para dedikleri şey de aslında bu kod. Transferler sırasında ise, zarflar kullanılıyor. Bu zarflar da aslında bir koda sahip; ama bunları tek kullanımlık kod gibi düşünebilirsiniz. İşlem yapabilmeniz için, herkesin bir hesabı yani bir cüzdanı olması gerekiyor. Transfer sırasında cüzdanınıza ulaşabilmeniz için gereken şifreyi unutmanız durumunda, bitcoinlerinize elveda diyebilirsiniz.
Diğer bir teknik detay da, bitcoini “taştan çıkartmak isteyenler” için. Hazırlanmış olan yazılımlar sayesinde, Bitcoin madenciliğine başayabilir ve satın almak zorunda kalmadan Bitcoin sahibi olabilirsiniz. Fakat bu işlem için harcayacağınız elektrik vs. gibi kaynakları ve almanız gereken donanımları da hesaba kattığınızda, her zaman çok karlı olmayacağı çok açık bir gerçek. Daha hızlı sonuç almak isteyenler için ise, “imece usulü üretimler” söz konusu. Bu yöntem ile kullanıcılar bir araya toplandıkları havuzlarda, bir arada madencilik yapabilmektedirler.
Daha fazla bilgi için https://bitcoin.org/ adresini ziyaret etmenizi öneririm.
Bitcoin = Dijital Altın
Altın ile çok fazla benzer özellikler taşıdığı bir gerçek. Bir kere üretimi sınırlı. Aylık veya yıllık olarak üretim miktarı belli bir algoritma ile sınırlandırılmış. Altın ‘a da baktığımızda yıllık olarak dünya üzerindeki artış miktarı yaklaşık %3 gibi (yıllık rekolte miktarına paralel olarak); yani büyümesi sınırlı. Zaten herkesin de bildiği gibi, altın sistemini / değerini belirleyen en önemli özellik te budur. Bu nokta da bitcoin de benzer özellikler göstermektedir; yani sanaldır, ama aslında temeli sağlamdır; çünkü kopyalanan senaryo doğru yerden kopyalanmıştır.
Arzı Kim Yapıyor?
Para deyince aklımıza ne gelmeli, yani bir nesnenin para olabilmesi için ne gibi özellikleri taşıması gerekmektedir;
1) Değiş – tokuş işlemini gerçekleştirebilmelidir. (Payment System)
2) Değerlerin tanımlanmasında, kaydedilmesinde ve karşılaştırılmasında bir ölçü birimi olabilmelidir; ki bu noktada en önemli özelliği bölünebilir olabilmesidir. (Unit of Account)
3) Değer taşımalıdır. (Storage of Value)
4) Sözleşmeler dahilinde kullanılabilen bir değer olmalıdır. (Contract Value)
İlk etapta sadece bir değiş-tokuş aracı olarak ortaya çıkan bitcoin, artık bu değiş-tokuş işlemi sırasında değer kazanıp kaybetmeye başlamıştır; yani artık değer taşımaya başlamış ve kimin arz ettiğini ve kontrol ettiğini sormak ta bu noktada en doğal hakkımızdır. Parayı arz eden güvenilir midir? Kamu otoritesinin olmaksızın kullanılıyor olması, genç kuşaklar için oldukça takdir edilesi bir nokta olsa da, spekülatif bir unsur olması, işin ciddi anlamda boyutunu değiştiriyor; spekülatif unsurlar birimizi sevindirirken diğerimizin de kalbini kırıyor.
Internet tabanlı herşeyin güzel olduğu düsturuyla yola çıkanlara arada destur da demek gerekebilir. Geleneksel ekonomilerde parayı yoktan var eden merkezler Merkez Bankaları ‘dır ve bu var etme işlemini de devlet mekanizması ile yani kontrollü şekilde yaparlar (paranın emisyonu). Bu noktada bitcoinler sizin bizim gibi insanlar tarafından, ellerindeki CPU güçleri ile doğru orantılı şekilde üretiliyor. Her ne kadar üretim miktarı çeşitli algoritmalar ile kontrol altına alınmış olsa da, gerçekte bir kontrol yok…
Hukuken Kullanımı
Son yıllarda teknoloji süreçlerinin insan hayatının her alanında olduğu gibi finansal hayatına da girmiş olmasıyla, “kaydi para” ‘nın kullanımı artmış, kağıt paranın kullanımı ise azalmıştır. Bu 2 para türünün birbirinden en temel farkı, kaydi paranın ne olduğu ile ilgili olarak, tüm kayıtların tutulabiliyor (log) olmasıdır. Buna karşın kağıt paranın bir takibi yoktur. Devletin vergilendirme ve vergi toplama sürecinde, “kaydi para” tabiki en işine gelen para türüdür. Zaman içerisinde kağıt paranın tamamen ortadan kalkması ile de, tüm kayıt dışılık ortadan kalkacaktır. Bu noktada bitcoin de bir “kaydi para” ‘dır. Fakat hukuksal açıdan bakıldığında, uluslar arası terörizm ve diğer kaçakçılık faaliyetleri (özellikle uyuşturucu maddeler uzunca bir süredir Bitcoin ekosistemi üzerinden alınıp / satılıyor) için (Dark Market) bir değiş tokuş aracı olması, devletlerin hışmına bir şekilde uğrama olasılığını da akla getiriyor. Kullanıcılar anonim olduğundan dolayı, bu şekilde yasal olmayan emtia alımları için de kullanıma oldukça elverişli hale geliyor. Diğer bir konu da, loglamanın olmaması ile, devletler için ciddi bir gelir kaybı şu haliyle. Şuan sistemde yaklaşık 1,2 milyar dolar var ve bu paranın değeri biraz da dark markette yapılan alışverişe bağlı. Önümüzdeki yıllarda devletlerin buna kayıtsız kalmayacağı kesin. Bu arada hukuken, bitcoinin Türkiye ‘de kullanımına engel olan herhangi bir kanun maddesi de yoktur.
Öğrenilmiş Dersler
Bu başlık ile akla ilk gelen müzik ve film endüstrisine yön vermiş olan Peer-to-peer (daha fazla bilgi için bkz. http://tr.wikipedia.org/wiki/Peer-to-peer) paylaşımlar. Peer-to-peer yapıları küçümsememek gerekir; hepimiz müzik ve film endüstrisinin (içerik endüstrisi) başına nasıl belalar açtığını iyi biliyoruz. Bitcoin deneyimi ile, yakın gelecekte para sistemlerimizin başına ne geleceğini aslında kestirebilir. Bu deney, aslında merkez bankası olmadan bir para biriminin ayakta durabilme deneyidir. Bu deneyin sahibi kimdir; onu işte bilemiyoruz.
Bu deneyin şimdiden farkında olunmalıdır; Bitcoin tutmasa bile, bundan sonraki dijital para nesli, çok daha farklı argümanlar ile aynı saldırıyı merkeziyetçi finansal yapıya gerçekleştirecektir. Bu farklı argümanların ne olacağını kimse şimdiden kestiremez; ama bundan daha yıkıcı olma olasılığı yüksektir. Şimdi herkes ezberlemiş gibi, bu dijital paranın arkası boş diyor; ama unutmamak gerekir, asıl dijital para USD ‘dir ve Sam Amca ihtiyaç duydukça milyar dolarları sanal ortamda üreterek piyasaya sürmektedir. Şimdi ABD bu tip bir işlemi yaparken bastığı para kadar altın karşılığı aramakta yada ayırmakta mıdır?; tabii ki hayır!, burada kimse kusura bakmasın USD, Bitcoin kadar sanal bir paradır. Bu para emisyonu işleminin her zaman para basma şeklinde olmadığını iyi biliyoruz; sanal şekilde borç aldığı parayı ödeme veya piyasaya tahvil sürme şeklinde, para basma işlemleri, tüm merkez bankaları tarafından hale hazırda yapılan uygulamalardır.
Bazı Kritik Eleştiriler
1) Bitcoinin arz hızının, global ekonominin büyüme hızından bağımsız olması, haliyle somut bir deflasyonu da beraberinde getireceği gibi bir eleştiri mevcut. Yani 2040 ‘ta sirkülasyonda bulunacak Bitcoin sayısı şimdiden belli ve eğer ekonomi ve bitcoinin kullanım talebi, piyasaya arz edilecek bitcoinlerden fazla olacak olursa, bitcoinler durdugu yerde değer kazanacak ve tabiki sizin eğer bitcoininiz var ise ve bu sürekli değer kazanıyor ise, neden harcayasınızki? İşte bu noktada ekosistem içerisinde deflasyonun karşımıza gelmek olasılığı yüksek.
2) Bu dijital para birimini erken benimseyenlerin (early adopters) halihazırdaki bitcoinlerin çoğuna sahip olması, ekonomik çevreler tarafından da adaletsiz bulunuyor. Hatta bu noktada bu sistemin erken benimseyenler için dizayn edildiği yönünde görüşler de mevcut.
3) Stabil bir kur politikası olamaması nedeniyle, bitcoinin başka para birimlerine çevrilmesi noktasında da çok fazla eleştiri hakim. Hatta, bitcoin bozdurmanın gittigidiyor.com üzerinden cep telefonunuzu satmaktan bir fark olmadığı söyleniyor. Bu noktada da bir para birimi için önemli kriter olan ölçülebilirlik, ortadan kalkıyor.
Bitcoin Tutar mı? Anonim Paracılar (Monetarists Anonymous) savaşlarını kazanma fırsatını internet ortamında mı elde edecekler?
Tutar mı tutmaz mı gibi bir öngörüde bulunmak, şu aşamada herkesi açıkçası aşar; ama benim anladığım böyle bir sistemin bu noktaya kadar gelip te mevcut ekonomilerde karşılık bulmaya başlaması, hale hazırda mevcut finansal kurumların silkinerek kendilerine bir bakmasını gerektirmektedir. Çünkü mevcut ekonomi dediğimiz yapı, aslında kapitalist ekonomi ve bu ekonominin başlıca argümanı da para ve şimdi bu başlıca argümana alternatif birşey var karşımızda – sanal anonim para. Analiz etmemek, görmezden gelmek büyük bir hata olur ve şu 3 noktayı sanırım zaman içinde hep birlikte izleyip göreceğiz;
1) Bir ekonomi içerisinde kullanılan değiş-tokuş aracı, gerçekten halkın benimsediği midir yoksa devletin yada sistemlerin dayattığı mıdır?
2) Siber dünyada işlemeye başlayan sanal para sistemleri, devletlerin uyguladığı gelenekçi ekonomiyi ne hale getirecektir / nasıl dönüştürecektir?
3) Mevcut zenginliğin adaletsiz dağılımını, nasıl şekillendirecektir?
Yazıma, aşağıdaki video ile son vermek istiyorum;
Link : http://www.theguardian.com/technology/video/2013/mar/22/bitcoin-currency-video
Not : Yazı dahilinde bahsettiğim hiçbir rakamın doğruluğunu garanti etmiyorum …